You are here

Devrimci Marksizm 12

DM 12 kapak

Bu sayı

Devrimci Marksizm’in elinizdeki 12. sayısı, politik bir sorunu, Türkiye burjuvazinin bağrında yaşanan iç savaşı ve Türkiye politikasının bir diğer yakıcı konusu olan Kürt sorununda, bu iç savaşın da belirleyiciliği altında son dönemde yaşanan gelişmeleri masaya yatırıyor. Burjuvazinin Batıcı-laik ve İslamcı kanatları arasında bir çatışmanın süregeldiği düne oranla bugün solda çok daha fazla kabul görüyor. Fakat bu çatışmanın boyutları, TÜSİAD, TSK gibi çeşitli önemli odakların bu çatışmadaki konumlanışları gibi konularda kafa karışıklığı büyük ölçüde devam ediyor. Elinizdeki sayısıyla Devrimci Marksizm bu konuları çeşitli boyutlarıyla derinlemesine irdelemeye çalışarak, Türkiye politikasının bugün yakıcı önemdeki bir dizi sorunu konusunda okuyucularına bütünlüklü bir tahlile erişme olanağı sunmayı hedefliyor.

Dosyamızın giriş yazısı 12 Eylül tarihinde yapılan Anayasa değişiklikleri referandumu sonrasında beliren ana siyasi eğilimleri ele alıyor. Sungur Savran’ın kaleme aldığı yazıda ayrıca, referandumda “Evet” ve “Hayır” pozisyonlarını benimsemiş olan çeşitli sol odakların bu tutumlarını dayandırdıkları konjonktür tahlilleri de eleştirel olarak değerlendiriliyor. Böylece karşılaştırmalı bir analiz olanağı sunan Savran, Kürt sorununda yaşanan gelişmeleri de bu genel çerçeve içerisine yerleştirmeyi ve sosyalist hareket ile Kürt hareketine bir çıkış yolu önermeyi ihmal etmiyor.

Levent Dölek imzalı ikinci yazı, burjuvazinin iç savaşının politik temellerini konu alıyor. Sınıf temelli bir tahlile dayanmadıkça bu iç savaşın anlaşılamayacağını ileri süren Dölek, olan bitene işçi sınıfının penceresinden bakıyor. Yazıda, burjuvazinin iç savaşının tarihsel kökenleri, bugün neden bir iç savaş yaşandığı ve bu iç savaşın kanatlarının hangi odaklardan meydana geldiği ele alınıyor. Tahlilini, solda en çok kafa karışıklığı yaratan konulardan birisi olan TÜSİAD’ın konumunu inceleyerek ve Kürt sorunu, emperyalizm, olası İran savaşı gibi konuların bu iç savaşla karşılıklı etkileşimlerini ele alarak derinleştiren Dölek, iç savaşın gidişatı ile ilgili eğilimleri ortaya koyduktan sonra işçi sınıfının karşısında duran görevleri sıralayarak yazısını noktalıyor.

Dosyanın üçüncü ana yazısı Kurtar Tanyılmaz’a ait. Bu yazı, burjuvazinin iç savaşının ekonomik temellerini ele alıyor. Kökleri daha derine inen güçlü kanat Batıcı-laik burjuvazi karşısında konumlanan İslamcı burjuvazinin hangi ekonomik temellerden doğduğunu ve zaman içinde nasıl güç kazandığını istatistikî verilerin de desteğiyle ortaya koyan Tanyılmaz, her iki kanat arasındaki ekonomik çıkar farklarının boyutlarına ve bunların sınırlarına da değiniyor. Yazar, İslamcı burjuvazinin bugün tekelci sermaye boyutlarına eriştiğini ekonomik verilere de dayanarak ortaya koymakla birlikte, asıl güçlü tarafın hâlâ Batıcı-laik burjuvazi olduğunu vurguluyor.

Dosyanın ikinci bölümünde, hem Türkiye’nin hem de Ortadoğu’nun yakıcı politik meselesi olan Kürt sorunu ele alınıyor. Bu bölümde Onur Koyunlu imzalı ilk yazı, AKP’nin 2009 yılında başlattığı Kürt açılımının özünde devletin Musul-Kerkük açılımı olduğunu ve devletin bir yandan Kürt hareketini tasfiye ederken diğer yandan Kuzey Irak Kürt önderliklerinin hamisi rolünü elde ederek bir taşla iki kuş vurma hedefine dayandığını ileri sürüyor. Bu politikanın, 90’lı yıllarda Özal’la gündeme gelen İkinci Cumhuriyet politikasının günün koşullarına uyarlanmış hali olduğunu vurgulayan Koyunlu, sosyalist solun çeşitli odaklarının bu Kürt açılımı konusunda başta yaşadığı kafa karışıklığının nedenlerini de eleştirel bir biçimde değerlendiriyor.

Kürt sorunu konusundaki ikinci yazı, dosyanın da kapanış yazısı. Şiar Rişvanoğlu imzalı bu yazıda, bünyesinde sol liberallere de yer veren ve liberallerin Türkiye’deki sözcüsü durumunda olan Taraf gazetesinin, devletin Kürt sorununu Kürt hareketini tasfiye ederek çözme politikasına demokratlık kılıfı altında nasıl ateşli bir destek verdiği ortaya koyuluyor. Rişvanoğlu, bir dönem boyunca Taraf gazetesine sempatiyle yaklaşan Kürt hareketini de dostlarını seçerken dikkatli olması konusunda uyarıyor.

Derginin dosya dışı yazılarının tamamı kitap eleştirilerinden oluşuyor. Avusturya Marksistlerinden Rudolf Hilferding’in önemli eseri Finans Kapital’i (Das Finanzkapital) yayınlanışının 100. yılında duru ve özlü bir anlatımla değerlendiren Özgür Öztürk, bu kitap eleştirisiyle Devrimci Marksizm okurlarıyla da ilk defa buluşmuş oluyor.

İkinci kitap eleştirisinde Mustafa Kemal Coşkun, Canan Koç ve Yıldırım Koç’un kaleminden çıkan ve KESK tarihini konu alan kitabın, yazarlarının politik eğilimlerinin getirdiği yanlış değerlendirmelere dayandığını ve KESK’in tarihini aydınlatmaktan çok karartan bir nitelik taşıdığını vurguluyor.

Mehmet İnanç Turan ise Yazılama Yayınevi’nden çıkan İhanete Uğrayan Sosyalizm adlı kitabın önemli bir konuyu ele almakla birlikte, Sovyetler Birliği’nde yaşanan deneyime sosyalizm adını koymakla daha baştan okuyucularını hatalı bir değerlendirmeyle karşı karşıya bıraktığına dikkat çekiyor. Bu bağlamda Turan, tek ülkede sosyalizmin inşa edilmesinin olanaklı olmadığı gerçeğini bir kez daha açıklama şansı elde ediyor.

Ahmet Öncü ise dergimizin bu sayısında bir kitap eleştirisine yer verdiğimiz Özgür Öztürk’ün, Türkiye’de Büyük Sermaye Grupları: Finans Kapitalin Oluşumu ve Gelişimi adlı kitabını değerlendiriyor. Öncü bu kitapla Öztürk’ün, genel olarak bilinen fakat yeterince tanınmayan holdingleri, Türkiye’de finans kapitalin oluşumu temelinde ve Marksist terimlerle irdeleyerek, bu alanda büyük bir boşluğu doldurduğunun altını çiziyor.

Dergimizin son yazısında ise, sürekli yazarlarımızdan Mehmet İnanç Turan’ın, Kalkedon Yayınları’ndan çıkan iki eseri, Felsefenin Ateşi ve Marksizmin Doğuşu inceleniyor. Sait Almış imzalı bu yazıda ele alınan ilk kitabın insanlığın içine felsefe ateşinin nasıl düştüğü ve felsefi düşünme yollarının nasıl geliştiği konusunda aydınlatıcı bir eser niteliği taşıdığı vurgulanıyor. Almış, ikinci kitap olan Marksizmin Doğuşu’nda ise Marx ve Engels’in Marksist dünya görüşünü hangi koşullarda, düşünsel ve pratik yaşamda hangi sorunları çözerek oluşturduklarının anlatıldığını belirtiyor ve her iki kitabın da birer doğum –birincisi felsefenin, ikincisi ise Marksizmin doğuşunun- öyküsü olduğunun altını çiziyor.

Devrimci Marksizm’in bu sayısını, Arjantin’de 20 Ekim 2010 tarihinde, sendika bürokrasisinin silahlı adamlarının taşeron demiryolu işçilerinin eylemine düzenlediği saldırıda yaşamını yitiren Partido Obrero üyesi genç yoldaşımız Mariano Ferreyra’ya ithaf ediyoruz. Mücadelesi mücadelemize daima ışık tutacak!

Gelecek sayıda buluşmak dileğiyle.