You are here

Devrimci Marksizm’in 10. Yılı Konferansı: Derinlikli ve yoğun tartışmalardan devrimci mücadeleye

Devrimci Marksizm 10. yil konferansı

Devrimci Marksizm dergisinin 10. yılında dergi okurları, devrimci öğrenciler, işçiler ve Marksizmi bir eylem kılavuzu olarak görenler “Devlet, Sosyalizm, Devrim” konferansında bir araya geldiler. İstanbul’da Cezayir Konferans salonu gün boyu devam eden konferans süresince tamamen doluydu. Tüm oturumlar Devrimci Marksizm dergisinin Facebook sayfasından canlı yayınlandı, konferansa gelme şansı bulamayan, farklı şehirlerde yaşayan yoldaşlarımız, dostlarımız da konferansı canlı takip etme imkânı buldu.

Konferans, Devrimci Marksizm Yayın Kurulu adına Kurtar Tanyılmaz’ın açılış konuşmasıyla başladı. Kapitalizmin varoluşsal bir kriz yaşadığı ve burjuvazinin çözümsüz olduğu bir süreçte Devrimci Marksizm’in teoriyi bir eylem kılavuzu olarak gören bir perspektifle, fikirler alanında burjuvaziye karşı yürüttüğü sınıf mücadelesinin önemini anlattı. Tanyılmaz, Sınıf Bilinci ve İşçi Mücadelesi dergilerini öncülü kabul eden Devrimci Marksizm’in militan ve partizan bir teorik politik dergi olduğunu ve salt akademik yaklaşımları reddettiğini vurguladı.

Devlet ve hukuk teorisi

İlk oturum devlet ve hukuk teorisine ayrılmıştı. Bu oturum 2013 yılında genç yaşta kaybettiğimiz devrimci Marksist felsefeci Taner Yelkenci’ye ithaf edildi. Devlet ve hukuk teorisi alanında çalışmaları olan, liberalizme karşı devrimci Marksizmi ve tavizsiz biçimde proletarya diktatörlüğünü savunan Yelkenci’nin anısına yakışır bir oturum oldu. Toplantının başkanlığını Marmara Üniversitesi öğretim görevlisi iktisatçı, mücadeleci bir sendikacı ve Marksist bir fikir emekçisi olan Meryem Kurtulmuş yaptı. 29 Ekim KHK’sı ile üniversiteden atılan, mücadeleci bir sendikacı ve aydın olan Barkın Asal, “İkili iktidar ve hegemonya” başlıklı sunumunda sol liberalizme esin kaynağı olan Avro-komünizmle Marksist bir hesaplaşmaya girişti. İ.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde öğretim üyesi olan Ateş Uslu ise Türkiye’de Marksist saflarda çoğu zaman ihmal edilmiş, hatta küçümsenmiş bir alana girdi ve tarihsel materyalizm açısından İslam düşüncesini tartıştı. Ateş Uslu’nun sunumu Devrimci Marksizm’in bilimsel sosyalist teori ve yerlileşme perspektifi açısından son derece önemli ve yerindeydi. Ertuğrul Ahmet Tonak ise devletin ekonomik faaliyetlerini Marx’ın Kapital’de ortaya koyduğu kavramlarla analiz eden ve genellikle krizlerle tanımlanan bazı istisnai dönemler hariç devletin ekonomik alanda sürekli işçi sınıfından burjuvaziye kaynak aktarma işlevi gördüğünü ve burjuva refah devleti efsanesinin içinin boş olduğunu gösteren önemli bir sunum gerçekleştirdi. Yine Barkın Asal gibi sosyalist fikirleri ve sendikal mücadelesi dolayısıyla aynı KHK ile üniversiteden atılan yoldaşımız Levent Dölek, oturumun son konuşmasını yaptı. Dölek, Devrimci Marksizm dergisinin ismiyle ilgili çokça tartışma konusu olan “devrimci olmayan Marksizm olur mu?” sorusunu gündeme getirerek sunumuna başladı. Devrimci Marksizm kavramının Lenin tarafından sosyal şoven Marksistlere karşı kullanıldığının altını çizen Levent Dölek, bugün de AKP iktidarını şu ya da bu şekilde destekleyen “yetmez ama evetçi” liberallerden milliyetçi solculara kadar pek çok ismin kendini Marksist olarak tanımladığını söyledi. Sunumunda, devleti hakim sınıfın tahakküm aygıtı olarak değerlendiren Marksizm’e karşı devleti bir hakem olarak gören teorinin politik mücadelede nasıl vahim sonuçlar doğurduğunu Gezi’den metal grevlerine ve yakın dönem gelişmelerine kadar bir dizi örnekle ortaya koydu.

20. yüzyılın sosyalizm deneyimi, çöküşün nedenleri, failleri

Konferansın ikinci oturumu “20. Yüzyılın Sosyalizm Deneyimi” başlığıyla sosyalist inşa deneyimlerinin değerlendirilmesine ayrıldı. Bu oturum geçtiğimiz Nisan ayında kaybettiğimiz Devrimci İşçi Partisi Merkez Komitesi üyesi Atlen Yıldırım’a ithaf edildi. Atlen Yıldırım’ın çok genç yaşlarda başlayan devrimci mücadelesinin, devrimci Marksizme doğru yönelişinin nasıl militan bir mücadele içinde Marksizme bir eylem kılavuzu olarak sarılmasıyla gerçekleştiği üzerinde duruldu. 20. yüzyıl sosyalizm deneyimlerinin tartışıldığı bu toplantı, 25 Aralık 1991’de SSCB’nin resmen yıkılışının 25. yılına rast geldiği için toplantının başında Devrimci İşçi Partisi’nin yakın bir işbirliği ve dayanışma içinde olduğu Rusya Marksist Örgütler Birliği’nin (AMO) yayınladığı çağrı metni Sungur Savran tarafından katılımcılara aktarıldı. SSCB vatandaşlarına, onların çocuklarına ve torunlarına hitaben yayınlanan çağrıda Rusya komünistlerinin yaptığı yeniden sosyalizm ve yeniden SSCB çağrısı son derece anlamlıydı. Çağrının tam metnini RedMed internet sitesinden İngilizce olarak okuyabilirsiniz. (Okumak için tıklayınız.

Açıklamanın paylaşılmasının ardından oturum OHAL KHK’sı ile Samsun 19 Mayıs Üniversitesi’nden atılan Marksist aydın, mücadeleci bir sendikacı ve Devrimci Marksizm Yayın Kurulu üyesi Özgür Öztürk’ün sunumuyla başladı. Öztürk konuşmasında Sovyetler Birliği’nin başarılarının, yozlaşmasının ve çöküşünün ekonomik temellerini Marksist bir yöntemle analiz etti. SSCB’nin yıkılışını kişilerin hatalarına ya da dış etkilere bağlayan idealist yaklaşımların karşısında bürokratik planlamanın çelişkilerini, emek verimliliği sorununu ve yalıtılmış bir ekonominin maddi sınırlarını merkeze alan materyalist bir yöntemle sorunun köklerine inen Öztürk, çözüm olarak enternasyonalist bir perspektifi, işçi devletleri arasında ortak bir merkezi planlamanın potansiyelini ve planlamaya halkın katılımını sağlayan demokratik mekanizmaların önemini vurguladı. Devrimci İşçi Partisi Genel Başkanı ve Devrimci Marksizm Yayın Kurulu üyesi Sungur Savran da bu oturumda konuşma yaptı. Savran’ın “Ekim devriminden çöküşe: cinayetin faili kim?” başlıklı sunumu SSCB’nin yıkılışının esas sorumlusunu ortaya koymaya odaklandı. Savran’ın ortaya koyduğu deliller Sovyet toplumu içinden çıkan, ayrıcalıklı bir katman olan bürokrasinin Bolşevik Partisi’ni ve Komintern’i tahrip ederek SSCB’nin yıkılışına giden yolu döşediğini ortaya koydu. Stalinizmin bundaki rolü ise sadece bir şahıs olarak Stalin’in icraatlarına bakarak değil, Stalinizmin ayrıcalıklı bürokratik katmanın çıkarlarının temsilcisi olarak yükselmesiyle anlaşılabilir. Savran, Sovyetler Birliği’nin yıkılışını sessizlikle geçiştiren ya da idealist yaklaşımlarla yetinenlerin aksine geleceğin sosyalizmi açısından bu çöküşte Marksizmin bir iflasının söz konusu olmadığını gösterdi. Zira Trotskiy, bürokrasinin Marksist temellerde analizini yaparak eğer politik bir işçi devrimiyle yenilmezse bu asalak katmanın SSCB’yi kapitalist restorasyona götüreceğini öngörmüştü. Yani suçlu kesinlikle Marksizm değildir. Marksizm hem çöküşü öngörecek hem de bu çöküşü önleyebilecek bilimsel perspektifi ortaya koyabilmiştir. SSCB deneyimi üzerine odaklanan ilk iki sunumun ardından, Devrimci Marksizm Yayın Kurulu üyesi Burak Gürel 20. yüzyılın SSCB’den sonra en büyük bürokratik işçi devleti deneyimi olan Çin Halk Cumhuriyeti’ni ele alan bir sunum yaptı. Gürel, en başından itibaren bürokratik bir karaktere sahip olan ÇHC’nin bir işçi devleti olarak devasa kazanımlar getirdiğini vurguladı. Bürokrasi içindeki mücadeleleri ve Çin’deki gelişmelerin özgün yönlerini ekonomik gelişme ve Kültür devrimi bağlamlarında ele alan bu sunum, Trotskiy’in Sovyetler Birliği analizinde geliştirdiği teorik yaklaşımın ÇHC ve diğer bürokratik işçi devletleri için de geçerli olduğunu ortaya koydu.

 Bu toprakların ilk enternasyonalist, komünist deneyimi: Şeyh Bedreddin ihtilali

10. Yıl Konferansı devleti ve sosyalizmi ele alan iki dopdolu oturumun ardından militan teorinin esas amacı olan devrimi odağına alarak tamamlandı. Son oturum yakın zamanda kaybettiğimiz DİP üyesi ve öncü işçi Sevda Alyakut’a ithaf edildi. Alyakut şahsında DİP’in “emekçi kadınlar en öne” şiarı  bir kez daha vurgulandı ve Sevda yoldaşımızın işçi sınıfı için bir eylem kılavuzu olan Marksizmi benimseyip işçi sınıfının öncüsüne taşımak için verdiği mücadele örnek gösterildi. Bu sefer bir panel tarzında değil ama yaşadığımız topraklardaki ilk komünist ve enternasyonalist deneyim olarak da değerlendirilebilecek Şeyh Bedreddin İhtilali hakkında video gösterimi ve şiir dinletileriyle geçmiş ve gelecek devrim arasında bir köprü kuruldu. Şeyh Bedreddin, Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal gibi liderlerin yoksul köylüleri, göçerleri, çırakları ve küçük esnafı Osmanlı sömürüsüne karşı on binlerle seferber ettiği ihtilalin 600. yılında yapılan bu etkinlik, Devrimci Marksizm’in 26. Sayısında Şeyh Bedreddin ihtilali ile ilgili kapsamlı bir yazısı çıkan Sungur Savran’ın kapanış konuşmasıyla sona erdi. Savran, konuşmasında Osmanlı’yı türlü yalanlarla allayıp pullayan ve kendini yerli ve milli gösteren gerici iktidara karşı bu topraklardaki devrim deneyimlerine sahip çıkmanın önemini vurguladı.

Tam yedi saat boyunca devrimci bir enerji ile süren konferansın tüm katılımcıları, yapılan yoğun tartışmaların bizleri bekleyen çetin mücadelelere yönelik hazırlığın bir parçası olduğu bilinci ile toplantıdan ayrıldılar. 

Taner Yelkenci Oturumu: Devlet ve hukuk teorisi:

 

Atlen Yıldırım Oturumu: 20. yüzyılın sosyalizm deneyimi: 

 

Sevda Alyakut Oturumu: Şeyh Bedreddin İhtilali'nin 600. yıldönümü